24 Ekim 2010 Pazar

friend or love?



Merhabalar efenim,
Yıllar önce tee ben lisedeyken bir şahıs vardı,severdim keratayı iyi çocuktu.Gel zaman git zaman aramızdaki durum arkadaşlık ekseninden kaydı.Telefonla mesajlaşmalar falan.Dışarıda bir iki kere görüşmeler.Ama her zaman bir mesafe vardı aramızda.Kıskanırdı belli ederdi ama arkadaştık.Sonra gel zaman git zaman öss geldi çattı.Sonuçlar açıklanırken,tercih falan derken gerildik biz.Bir yıl bekliycekti o ,sende bekle dedi hatta ısrar etti.Yazacağım yer için gitme çok ağlarsın dedi(gittim çok ağladım) ama ben dinlemedim.Sonra yarı ergen kafam ksıkandır da ilanı aşk etsin dedi herşey berbat oldu.Ben çirkefe bağladım o öss falan feşmekan dedi biz böyle harala gürele kavga ettik.O kötü birşey demedi,bendim carlayan.Hiçbir zaman demedi zaten,huyu kurusun pek tatlı dillidir.Ben üniversteye başladım sonraki yılda o.2.sınıf olana kadar tek kelime etmedik.3 yılın ardından dönüverdi birden,eskisi gibiydi hala,bişey olmamış gibiydi.Özlemiştim varlığını.Bir ara böyle sık sık konuşur olduk msn'de sonra seyrekleşti.Yeni numaralarımız da yok birbirimizde.Benim bir sapık var o ara bahanesi oldu aldı numaramı ben hallediyim şu işi falan diyerek:-) Sonra mesajlar seyrekleşmeye başladı.Gel zaman git zaman 2 mevsim geçti,mevsim yaz oldu.Buluşalım gayri konuşalım dedik.O günde ailesinden bir bireyle tanıştım ama sonuç yine arada sırada mesajlaşmya döndü.2 finalimin oldugu bir günde cinnet anımda yeter dedim arakadaş neyiz biz?öylece bir daha kavga ,şimdi ben döndüm ama yine 'arkadaşız'.Sıkıldım bu çok bilinmeyenli denklemden,ne yapsam ya taktik neyin bilen yok mu?izleyicimde yokki yazsın şuraya iki yorum:-)

17 Ekim 2010 Pazar

Baş-örtme-örtememe sorunsalı


Bildiğiniz üzere sevgili Yusuf Ziyacığımın açıklamaları akabininde ortam yine şenlendi.Bir baktık ki arkadaşlarımız derse başörtülü girmeye başladılar.Bu durum sevindirdi bizi ama hala bir şaşkınlık bir şüphe vardı.Açık girmeye devam etsek bile bile açıyor oluyoruz,kapalı girsek korku var içimizde ya sorun olursa şeklinde.Neyse velhasılı kelam haydi vira Bismillah diyerek giriyim bakıyım dedim.Ve hopp girdiğimin takribi 2.dakikasında tutanak tutuldu hakkımda.İkinci gün yine açık giriyim dedim her hoca tutanak tutmasın.Ama baktım bir açık bir kapalı ne olduğumu şaşırıyorum,bari yemeğe giderken kapıyım dedim.Bu döngü, bu korku bu korkuyu bize yaşatanlara sevgimi iletiyorum.yemekhanede kampüste aa bak öcüü şeklinde bakanlar olsada gülümseyip selam verenlerde oldu.herşeyden öte olduğum gibi özgürce yürümek çok hoştu.Karar verdim bende yarından itibaren tüm derslerde başörtülüyüm.Gün be gün gelişmeleri yazıcam,esen kalın:-)

okunacaklar

Çetele diyorum bu listelere.Lise yıllarında Fem'e gitmiş olanlar bilecektir.ÇÖzdüğünüz soruları çetele halinde getireceksiniz dendiğinde böyle şaşkın şebelek baka kalmıştık.O bizim cahilliğimizmiydi bilemiyorum lakin o kurumla birlikte hayatıma yerleşen bir kelime oldu.Kullanmayıda sever oldum,o yılları anımsatıyor bana.Anlamına gelirsek hesap kitap yapılan kağıt yahut liste diyebiliriz.Bende okuduklarımın çetelesini burada tutmak istiyorum.Bu hafta bu iki kitabı okumak istiyorum.Görüşlerinizi bekliyorum ( gerçi blogu takip eden kaç kişi var Allasen ama günün birinde okurlar belki:-))



Çetele...

Son zamanlarda kitaplara saldırdım iyice.Ders çalışmak varken oku babam oku.bir hafta içerisinde okudğum kitapların yorumları karşınızda efenim:


Kütüphanede gezinirken rastladım kendisine.Tamamen bir arkadaşımın içinde bulunduğu haleti ruhiye ile alındı raftan.Birde hepimizde vardır y o doğru adamı bulmak, o noktada cezbetti.Aslında basit olduğu belliydi lakin bir umut dedim.Kitapta uslup falan hak getire.Oldukça basit ,günlük bir anlatım.Şiirsel bir söylem beklemiyordum lakin bu kadarıda fazla basit kaçtı.Konuya gelince genç,güzel seksi hatun kişisi yine genç,yakışıklı esasoğlan kişisine aşık olur,birilikte olur.Esasoğlan aslında bildiğin sübyandır daha ama kadının bundan haberi yoktur.Kızcağızımızın hamile kalması ile olaylar türk filmi kıvamına gelir.Sonra işte olgun sorumluluk sahibi ikişiyle karşılaşılır ve denir ki iyi ki yanlış adama rastladım yoksa doğruyu nerden bulacaktım. Bende hadi ordan diyerek ikinci kitaba geçiyorum.


Kitap ortadoğu sorunu üzerine yarı roman yarı belgesel kıvamında hoş bir eser.Hayatları aynı evde kesişen bir yahudi ile bir Filistinli'nin savaşa,barışa bakış açıları dile getirilmiş.Aynı zamanda israil-Filistin sorunun tarihsel sürecinede kaynaklık etmekte.Okudukça kitabı İsraillere kızsamda geçmişte yaşadıkları da akıllara geliyor.Ve okudukça hissettimki bu sevdadan(savaştan) vazgeçmeye niyetleri yok hiçbir şekilde.Evinden yurdundan atışmış nice Filistinin vatan hasretini hissettim içimde.Taş atan bir çocuk gibi okudukça elimde taşlar biriktirdim.


Ve karşımızda meşhurr Hayvan Çiftliği.Kitabın siyasi içeriğini bilmeden okumuş olsaydım,alt başlığında belirttiği gibi cidden masal tadında okunabilirdi.Gerçi alt başlık bir peri masalı şeklinde ama peri kısmı ironi oluşturmak adına konuşmuş diye düşünüyorum.Stalin rejimine,devrime,devrim sonrası yaşanan bayağılıklara değinen,eşeltiren oldukça akılda kalıcı bir roman.Öyle yok işte manifestolar şunlar bunlar yerine çok basitce dile getirmiş eleştirisini ve oldukçada etkili olmuş bu yöntem.Stalin'i bir domuz olarak kaleme alması,İngiltereyi çıkarcı çiftlik sahibi olarak yermesi beni pek neşelendirdi.Birçok eleştirmeninde değindiği gibi en etkili kısmı ise son sözü oldu.İnsanlarla domuzların artıkk arıştırılır hale geldiğini,gitgide birbirlerine benzediklerini vurucu bir şekilde belirtmiş sevgili Orwell.Romanı okurken ara ara karşınıza çıkacak olan resimleri de ben pek sevdim açıkcası.Basit bir yöntemle,dille çok şey anlatan,çok keyifli ,çokta düşündürücü şahane bir romandı.Başlarda tepki gösterip okumamıştım.Önyargı oluşur bende herkesin elindeki kitaplara karşın ama sıraya 1984'ü koydum bile.

Film anlatır gibi kitap anlatırkende herşeyi anlatmak istemiyorum.Diliyorumki gizemli kalsın,okuyan kendince yorumlasın.İyi okumalar efenim

22 yaşında ergen?

Canım sıkkınken bugün eski çok eski bir dosttan mesaj geldi.Tee lise hazırlık yıllarından,ben küçükken minikkenden beri tanıdığım bir zattı.Görüşelim,özlemişim dedi.Kız arkadaşı olduğundan ötürü görüşemiyorduk kıskanıyordu bayan.Haksız diyemezdim,o benim sadece arkadaşımmdı ama o hep beni arkadaştan öte biryere koymak istedi( bu durum başıma ne kadar çok geliyor dimi).Bir önceki kayıtta bahsettiğim kişi ile ilgili kendisine danışıp akıl fikir alıyım biraz.Zira çok yoruldum bu durumdan.Ortaokul, ilkokul,lise hep erkek arkadaşlarımın olduğu dönemlerdi.Kızlardan daha dobra daha eğlenceli daha iyi dosttular.Ama olmuyor galiba akıllar karışıyor bir noktada geriye ne arkadaşlık kalıyor ne başka birşe.
Neyse efenim bu arkadaşım naptın nettin bak 2 yıla yakın zaman gecti diyince baktım ben yine aynı naneyim.Ulan lisedeki hayallere baktım ozamanki bana.Teeeey yerimde yeller esmekte.Kütüphaneden çıkmayan,sosyal,yazan,çizen,idealist ben.Şuan sadece okuyan kısımda kaldım.Olmak istediğim nokta bu muydu bilemiyorum ama insanların beklentileri vardı bunu biliyorum.3_4 yıl sonra biriyle karşılaştığımda ee napıyorsun dediğinde , ee şeyy benn aynı işte bildiğin gibi şeklinde ezile büzüle kem küm yapmak istemiyorum.Ağız dolusu anlatıcaklarım olsun istiyorum genel geçer günlük anılarımın dışında.Yaşanmışlığın yanında birşeyler yapmışlık falanda olsa iyi olur ama dediğim gibi sadece okuma ve gözleme kısmında uzaktan takip ediyrum hayatı.Ergenken daha böyle bir olgundum sanki yaş kemale erdikçe böyle sebepsiz üzüntüler,isteksizlikler,böyle efenim asabiyetler.Sonra ben ozmaanlar kısacık saçlı,gözlüklü boynunda ya şalı ya fları eksik olmayan entel-inek diye tabir edilen bir insandım.Şimdi böyle ayna önünde durmalar falan.Olmuyo bunlar,ıı ııı anlam veremedim.Adsız duygusallar gibi sebebi sonbahara yıklaım gitsin en iyisi.Noluyor yeea bana ,yaşamadığım ergenliğim mi durduğu yerden hortluyor?

Duygusal işkenceci

Merhabalar
Böyle el işi falan feşmekan yazıyoruz buraya ama hayat bunları araya sıkıştırdığımız bir hengame.Arada can sıkıntılarında el oyalansın belki beynin sesi daha az duyulur diye yaptığımız uğraşlar.
Bu aralar okul dersler yine eski rutinime dönmüş bulunuyorum.Bu rutini bozanda biri var.Aslında gidişata hiçbir etkisi yok lakin korkuyorum nedense.Oldukça hassas ve kırılgan biri karşımdaki.Biliyorumki bana karşı hisleride var ama arkadaşız,kardeşiz naralarıyla def etmeye çalışıyorum bu hislerini hemde önünü tıkamaya çalışyorum.Ne yaptımsa hayatımdan gitmek istemedi ve ben biliyorumki uzun vadede ben onun hayatımda olmasını istemiyorum.Arkadaşça davranıyorum kırmamaya özen gösteriyorum ama yinede kırılabiliyor.Bu durum canımı sıkıyor.Tanımıyorsunki beni bilader ne oluyor yani? Aklımdaki değilsin kalbimdeki dğeilsin belli bu.Söylüyorum sanada ama inanmak istemiyorsun.Hala bir çaba bir uğraş.Hayatıma karışma müdahaleleri falan.
Keçi gibiyimdir ben söylemesi ayıp.Böyle inat hat safhada.Yaptığım yanlışda olsa biri bana bunu yapma dediğinde diklenirim hemen(huyum kurusun). Akli melekeleri yerinde biriyim şükür bırak napıcagıma ben karar veriyim sen sadece yanlış gördüğünü söyle.Mesele basitti (makyaj hatta sadece eyeliner).Bunu sürüyorsam kısmet arıyorum şeklinde yorumluyorsun.Aramıyorum lakin bunu bir erkeğin anlaması zor.Kendiyle oynamayı ilgilenmeyi süsü sever kadın ruhu .bende alıkoyamıyorum kendimi.Öyle makyaj dediğimde sadece eyelinerdı.Sürme dedi birdaha tepem attı.Bu liste uzar dedim ,hayatıma müdahil olma dedim.Beni kırıyorsuna geldi mesele.
Bana bunu yapma bilader!Hayır bide bilgili çat çat sayıp döküyor.Ama meseleyi ben sana çok değer veriyoruma getirme arkadaş,ben o değeri görmek istemiyorum.beni bile bile kırıcaksına getirme,bende üzülüyorum.Duygusal baskı değilde nedir bu?Bazen birinin ufak bir ilgisi içn şaklaban oluruzda bazende işte birinin ilgisi böylesine batar!İşte hal böyle kendim olup söylediklerime kırılıyor,kendim gibi olmayıp alttan alsam acaba yanlış mı anlar diye korkuyorum...

19 Eylül 2010 Pazar




Bu DIY(do it yourself)ruhu içime öyle bir işlediki kullandıgım herşeyde kendimden bir emek olsun istiyorum.Bu da benim kendi ellerimle diktiğim makyaj çantam